Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile birlikte müşterek basın toplantısı düzenleyen Mevlüt Çavuşoğlu, İdlib’e yapılan saldırılar, Türkiye’nin konuyla ilgili tutumu ve ortaya çıkabilecek mülteci sorunuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Çavuşoğlu, saldırılar sürerse 2 milyon mültecinin İdlib’ten farklı yönlere doğru hareket edeceğini, ve bu insanların hangi ülkelere gideceğinin muhakkak olmayacağı konusunda uyarıda bulundu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun konuşmalarından satırbaşları:
“RUSYA VE İRAN’LA İDLİB’İ KONUŞUYORUZ”
Rejimin İdlib’i ele geçirmek istediği açık. Bağlı rejimin garantörleri var: Rusya ve İran.
Rusya ve İran’la İdlib konusunda temaslarımızı sürdürüyoruz. Askerlerimiz ve istihbaratlarımız aralarında da toplantılar oldu. İran Dışişleri Bakanı geçtiğimiz hafta Ankara’daydı. Ağırlıklı olarak İdlib’i konuştuk.
“ÖNEMLI BİR RISK TAŞIYOR, SONUCU AFET OLUR”
Malesef dün saldırılar oldu. Bu saldırıların amacı İdlib’i ele geçirmektir. Bu, ciddi bir risk taşıyor. Bunun sonucu güvenlik ve insani bakımdan bir facia olur.
“PLAN, BAŞINDAN BERİ BELLİYDİ! BU GRUPLARI NİYE İDLİB’E GETİRDİNİZ?”
Radikal gruplar, terörist gruplar, Türkiye tarafından bölgeye getirilmedi. Bu gruplara karşıysanız, o vakit Halep’ten, Humus’tan, Doğu Guta’dan, hatta güneyden bu terörist grupları niye İdlib’e getirdiniz? Hatta hol açarak, onların silahlarıyla beraber niye buraya kadar gelmesine izin verdiniz.
Başından beri plan belliydi. Bu gruplar İdlib’e gelecek, sonradan bunların burada bulunmasını gerekçe ederek, burayı ele geçirmek için saldırılacak.
SALDIRI SONRASI RUSYA İLE TEMASLARIMIZ OLDU
İdlib’e saldırıdan sonra Rusya ile, ilgili kurumlarımız aralarında temaslar oldu. Bunların hatalı olduğunu söyledik
“TÜRKİYE-RUSYA-İRAN GÖRÜŞMELERİNİ PROVOKE ETMEK İSTEYEN ÜLKELER VAR”
ÜSTELIK yeniden, bu üçlü formattaki çabalarımızı baltalamak isteyen, burada varılacak mutabakatı engellemek isteyen bazı grupların da, hatta bazı ülkelerin de provokasyon içerisinde olduğunu görüyoruz.
Biz Almanya’yla Suriye konusunda hep benzer yerde durduk. Ve Almanya’nın şu süreçte gösterdiği arkadaşça hitabe takdire şayandır, verdiği yardım önemlidir.
Astana’da, İdlib’le ilgili bir kararın çıkması için çabalarımızı devam ettireceğiz.
“ÇÖZÜM, İDLİB’İN HER TARAFINI BOMBALAMAK DEĞİLDİR, TERÖRİST GRUPLAR AYIRT EDİLMELİ”
Öncelikle saldırıların engellenmesi gerekiyor. Buna odaklanmamız gerekiyor. İdlib çatışmasızlık bölgesinin korunması gerekiyor. Burada 3,5 milyon insan var. Eğer mesele radikal terörist gruplar ise, o süre bu gruplara karşın iki taraflı taktik belirlememiz lüzumlu. Ilımlı insanlarla bu grupları, varsa karıştığı yerler, bunları fark gözetmek lazım. Yani bunun çözümü, hiç ayırt etmeksizin İdlib’in her tarafını bombalamak değildir.
“SALDIRILARIN TAHRAN ZİRVESİNDEN ÖNCE YAPILMASINI DA IÇTEN BULMUYORUZ”
Özellikle saldırıların, Astana formatında, Tahran zirvesinden önce yapılmasını da hiç içten bulmuyoruz. Eğer bu saldırılarla bir zorlama oluşturulmak isteniyorsa, bu da yanlış.
2 MİLYON MÜLTECİNİN NEREYE GİDECEĞİ BELLI OLMAZ
3,5 milyon insan var. Kaç milyonu Türkiye’ye gelebilir? Siz dediniz 2 milyon. Belki daha pozitif. Peki teröristler nereye gidecek?
Bunlar Türkiye’ye de gelebilir, geldikleri ülkelere de dönebilirler, tanıdık olmayan teröristler. Başka transit ülkelere gidebilirler. Avrupa’ya gidebilir, ötesine de gidebilir. Yani her bakımdan ciddi problem olur.
İnsani olarak bizim hassasiyetimiz besbelli. Bugüne dek fazla yardım almasak da, Türkiye’ye gelen Suriyeli ve Iraklı mültecilere ev sahipliği yaptık.
Biz derhal, tehlikesiz bölge dediğimiz bazı alanlara gönüllü olarak Suriyelilerin dönmesini karşılamak için çalışırken ek 2 milyon mültecinin nereye gideceği kesin olmaz.
Dolayısıyla bu konuda da, BM ilk önce elde etmek üzere, Mülteciler Yüksek Komiserliği olsun, Uluslararası Göç Örgütü olsun, AB olsun, bu konulara önem veren örgütlerle ve ülkelerle de işbirliği etmek durumundayız. Alt arzumuz bu saldırıların önlenmesidir.