Bilim insanları uyarıyor: Antimikrobiyal dayanıklılık kanserden daha fazla ölüme yol açacak!

Bilim insanları uyarıyor: Antimikrobiyal dayanıklılık kanserden daha fazla ölüme yol açacak!
Bilim insanları uyarıyor: Antimikrobiyal dayanıklılık kanserden daha fazla ölüme yol açacak!
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplantıya, T.C. Afiyet Bakanlığı Türkiye Millet Sağlığı Genel Müdürlüğü ve Türkiye Hap ve Tıbbi Aygıt Kurumu (TİTCK), T.C. Alıştırma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Emniyet Kurumu (SGK) ve Dünya Sağlık Durumu Örgütü (DSÖ) Türkiye Ofisi temsilcilerinin yanı sıra; Türk Yoğun Bakım Derneği (TYBD), Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği (HİDER), Türk Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği (TYBHD), Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği (TİHUD), Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD) temsilcileri de katıldı.

Hasta ve Sağlık Durumu Çalışanı Güvenliği Platformu ’nun düzenlediği Antimikrobiyal Dayanıklılık (AMD) Farkındalık Toplantısı ’nda, Prof. Dr. Serhat Ünal v eProf. Dr. Çiğdem Kayacan Platform ’un ve AMD Alıştırma Grubu ’nun yaptığı çalışmaları anlatırken; Prof. Dr. Selçuk Kılıç Türkiye ’nin AMD Eylem Planı ’nı anlattı. Prof. Dr. Patrick Murray AMD ile ilgili dünyadaki iyi uygulamalardan, TYBD Temsilcisi Prof. Dr. Necati Gökmen ise yoğun bakımlarda antimikrobiyal dirençten bahsetti. Son olarak Prof. Dr. İsmail Ağırbaş, Ankara Üniversitesi ’nde yürütülen kan kültür maliyetinin etkinliğini ve direncin hesaplı yükü çalışmasını anlattı.

ANTİMİKROBİYAL DIRENÇ KANSERDEN DAHA ÇOK ÖLÜME YOL AÇACAK

Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu Lideri Prof. Dr. Serhat Ünal yaptığı başlangıç konuşmasında, “Antimikrobiyal direnç gitgide artarak artmakta olan bir sorun ve toplumsal yapıda yer alan her etmen ile mücadeleye devam etmeliyiz. Bu sorun sadece antibiyotiklerin içten kullanılması ile çözülemez, organize bir şekilde bütün enerjimizi ortaya koyarak dinç bir aksiyon planıyla hareket etmeliyiz. Gerekmediği halde hastanın doktoruna antibiyotik yazması için ısrarcı olması, antibiyotik direncini negatif yönde etkiliyor. OECD ülkeleri aralarında Türkiye en fazla antibiyotiğin kullanıldığı ülke. Platform olarak bu senaryoyu aksine çevirmek için araştırmalar yürütüyoruz. Çoğu derneğin katılımı ile antibiyotik direnci konusunda çalışıyoruz,” dedi.

Prof. Dr. Ünal konuşmasında, “Antibiyotiklere ya Bilinç gelişir veya Dayanıklılık” isimli farkındalık kampanyasını da duyurdu. Kasım 2018 ’de hayata geçirilen kampanya, 2050 yılında dünya genelinde kanserin günümüzde yol açtığı ölümlerden daha fazlasına sebep olacağı1 öngörülen antimikrobiyal direnç ile uğraş edilmesinin gerekli olduğu bilincini artırmayı amaçlıyor. Ünal, Antimicrobial Resistance Fighter Coalition (Antimikrobiyal Dayanıklılık Uğraş Koalisyonu) göre geliştirilen geniş çaplı millet farkındalık kampanyasına Platform olarak bütün yardım vereceklerini belirtti.

TEST YAP, YANLIŞ YAPMA!

Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Çiğdem Kayacan, “Antibiyotiklerin etkisi artan bir şekilde azalıyor ve bu şart ciddi bir sorun. Antibiyotik kullanılan tüm alanlarda uluslararası standartlarda bir düzenlemeye ihtiyaç var. Çözüm önerilerinden biri olarak, çabuk teşhis testleri gibi kanıta dayalı tıp uygulamaları ile antimikrobiyal dirence karşı daha etkili bir şekilde çaba edebiliriz. Içten antibiyotik tedavisi, fakat hastalığa neden olan mikroorganizmanın kimliğinin ortaya konması için yapılacak testler ile belirlenebilir. Bu testlerden sonuçları ne değin çabuk alabilirsek, dürüst antibiyotik tedavisi de hastaya o derece seri başlanabilir. Böylelikle hayatta kalma oranlarını artırabilir; hastanede yatış sürelerini ve çare masraflarını azaltabiliriz. Herhangi bir enfeksiyon hastalığı için teşhis testi uygulamadan geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanımı antibiyotik direncinin gelişimindeki en manâlı nedenlerden biri. Bu yüzden kanıta dayalı tıp uygulamalarını daha yaygın kullanmalıyız,” dedi.

Prof. Dr. Kayacan sözlerine, “Afiyet Çalışanı Performans Kriterleri ’ne direnç ile mücadeleyi teşvik edici ayırıcı özellik eklenmesi ve Afiyet Kalite Standartları ’na Antimikrobiyal Dayanıklılık ile mücadele maddesi eklenmesi, yaptırımların uygulanması, AMD kaynaklı devletin yüklendiği aslen önlenebilir olan büyük maliyetin önüne geçilmesi için çalışmalar yapılması dirençle mücadelede elimizi güçlendirecektir,” diye devam etti.

Dr. Behçet Uz Çocuk Hastanesi ve Cerrahisi EAH Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İlker Köklü Değişiklik, “Bizler de daha sıklıkla çocuk hastalarda antibiyotiklere dirençli bakterili enfeksiyonlar görmeye başladık. Bu, bizim gibi Çocuk Enfeksiyon alanında çalışan uzmanlar için üzüntü verici, çünkü bu durumu yetişkinlerin bir yansıması olarak görüyoruz. Bundan Böyle sadece hastanede yatan yok, ayaktan hastalarda da dirençli vakalar görüyoruz. Bu noktada, anne babalara önemli görevler düşüyor: her ateşli hastalıkta antibiyotik kullanımı gereklidir diye düşünmemek gerekiyor, antibiyotikler ateş düşürücü değildir. Anne babaların, doktorların kanıta dayalı tedavi reçetesine uymaları; viral enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımında ısrarcı olmamaları gerekiyor,” dedi.

2050’YE KADARKİ SÜREÇTE 220 MİLYAR İLE 1,4 TRİLYON DOLAR ARASINDA BİR IDARELI KAYIP YAŞAMA RİSKİ ÖNGÖRÜLÜYOR

Bakanlık nezdinde Antimikrobiyal Dayanıklılık Stratejik Eylem Planı hazırlandığına uyarı çeken T.C. Sağlık Bakanlığı Millet Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Daire Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kılıç, “Yeni bir antibiyotik sanıldığından çok daha fazla süre ve maliyet gerektiriyor. Onlarca yılda geliştirdiğiniz antibiyotiğe birkaç yılda antimikrobiyal dayaniklilik gelişmiş olabiliyor. Bu tablo ile devam edersek TEPAV ’ın Türkiye ’de Antimikrobiyal Direnç: Ekonomik Değer Biçme ve Öneriler raporunda, Türkiye ’nin, yüksek antibiyotik direnci sebebiyle 2050 ’ye kadarki süreçte, 220 milyar ile 1,4 trilyon dolar aralarında bir idareli kayıp yaşama riski taşıdığı öngörülüyor.2 Bu tabloyu değiştirmeliyiz. Sağlık Bakanlığı olarak ortaya koyduğumuz politikalarla, antibiyotik yazılan reçete sayısını yüzde 29.5 ’ten 24.7 ’ye çektik. Bu düşüş, 100-200 milyon TL gibi bir tasarrufa tekabül ediyor ki, bizim için fazla manâlı bir ilerleme. Hedefimiz bu oranları yüzde 17-18 ’lere sürüklemek. Biz sistemi canlı ve bir tutmak istiyoruz. Seri davranmak, seri tanı belirlemek ve hastanın hastanede kalış süresini, komplikasyon geliştirme ve de ölüm oranını azaltmak istiyoruz,” dedi.

Klinik mikrobiyoloji alanında sayısız çalışmaya ve ders olarak okutulan kitaba imza atarak sağlık alanına 40 yılı aşkın layık sunan University of Maryland Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Patrick Murray ise konuyla ilgili olarak, “Bugün AMD konusunda daha fazla endişe duyuyoruz. Çünkü artık dirençli organizmalara enfekte hastayı çare etmek için alternatifimiz değil denecek kadar az. Bu da mortalite oranlarını artırıyor. Çözüm için eğitim ve sürveyans sisteminin geliştirilmesi, enfeksiyon kontrolü, dürüst antibiyotik kullanımı, daha gelişmiş teşhis-teşhis teknolojilerinin seçim edilmesi ve müşterek çalışmaların ve işbirliklerinin ortaya konması gerekiyor,” dedi.

Toplantıya katılan Dünya Afiyet Örgütü Türkiye ofisi yetkilileri antimikrobiyal dayaniklilik ile ilgili Türkiye ’de kayda değer çalışmalar yapılarak adım atıldığını ve bu varlıklı birikimin etkili afiyet politikalarına dönüşmesi gerektiğine uyarı çekti.