Atatürk Havalimanı’nda 28 Haziran 2016 tarihinde DAEŞ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırıya ilişkin 41’i tutuklu 46 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame kabul edildi. Şüpheliler Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkacak.
257 SAYFALIK İDDİANAME
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan 257 sayfalık iddianamede, 41’i tutuklu 46 şüpheli bulunuyor. Terör saldırısında 45 kişinin hayatını kaybettiği belirtilen iddianamede, terör saldırısında yaralanan ve malı zarar gören 207 kişi de iddianamede “müşteki” sıfatıyla yer alıyor.
46′ ŞAR KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİSLERİ İSTENDİ
İddianamede şüphelilerin “Terör örgütü kurmak ve yönetmek”, “Örgütü üye olmak”, “Anayasayı ihlal”, “Tasarlayarak adam öldürme”, “Tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs” ve “Mala zarar vermek” suçlarından 46’şar kez ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet ve 2 bin 132’şer yıldan 3 bin 342’şer yıla kadar hapisleri isteniyor.
ÖRGÜT İÇİNDE KULLANILAN KELİMELER VE ANLAMLARI
İddianamede şüphelilerin kendi aralarında örgüt terminolojisi içerisinde kullanılan hitap şekillerini tercih ettiği vurgulandı.
İşte Şüphelilerin kullandığı kelimeler ve anlamları:
Akhi (ahi) : Kardeş (erkekler için)
Uhti : Kardeş (kızlar için)
Biat : İtaat (koşulsuz bağlılık)
Yol : Çatışma bölgelerine gidilebilecek gizli illegal güzergahlar.
Yol yapmak : Çatışma bölgelerine gidilebilecek illegal yolu ayarlamak.
Yol emiri : DEAŞ terör örgütüne katılmak üzere çatışma bölgelerine giden gruba liderlik eden kişi.
Varaka : Para transferinde parayı çekmek için kullanılan belge, dekont.
Makar : Merkez, DEAŞ terör örgütüne katılmak üzere ülkemize gelen yabancıların geçici olarak kullandığı ikamet.
Madafa : Güvenli ev.
Muhacir : DEAŞ terör örgütüne katılmak üzere ülkemize gelen yabancılar.
Emir : Bir bölgedeki örgüt üyelerinden sorumlu, üst düzey yönetici.
İstişhad eylemi : intihar eylemi(canlı bomba eylemi)
Tağut : Allah’ın hükümlerine göre hükmetmeyen (genelde devlet görevlisi ve T.C. devleti için kullanılır)
Tekfir : Bir kişiyi kafir ilan etme.
Mescid : Örgüt üyelerinin toplantı yapmak ve örgüt ideolojisini aşılamak amacıyla kullandıkları yer.
Devle : DEAŞ terör örgütü.
İslam Devleti : DEAŞ terör örgütü.
Aşağı : Çatışma bölgeleri.
Ribat : Nöbet.
Hicret : Çatışma bölgelerine giderek DEAŞ terör örgütüne katılmak.
Dar’ul küfür : Küfür toprakları (Türkiye ve demokrasi rejimi ile yönetilen diğer ülkeler.
Dar’ül İslam : DEAŞ terör örgütünün kontrol altında tuttuğu topraklar.
Lecne : Komite, DEAŞ terör örgütünde bir yönetim birimi.
Hüccet : Delil.
Künye : DEAŞ terör örgütü üyelerinin kendilerine verdikleri takma ad, kod adı.
PİŞMAN OLDUM
25 yaşında olan şüphelilerden Ali Mostafa Ali Marzouk savcılıkta alınan ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek, İletişim Fakültesi mezunu olduğunu , annesi ve babasınn ve kendinin Mısır’da oturduğunu anlattı. Marzouk“DAEŞ’ın kendi üyelerinin yanı sıra insanlara zulmüne şahit oldum. Bu nedenle açıkçası pişman oldum”dedi.
“MÜSLÜMANLARIN GÖRDÜĞÜ EZİYETLERE İLİŞKİN GÖRÜNTÜLERDEN ETKİLENDİM”
“Ebu Turab El Masri ile Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde tanıştım, bu kişi çatışma bölgesinde bulunan bir kişidirö diyen Marzouk, “Ben bu kişi vasıtasıyla cihat yapmak üzere 2016 yılı Mayıs ayında geldim. Sosyal paylaşım sitelerinde müslümanların gördüğü eziyetlere ilişkin sürekli olarak görüntüler yayınlanıyordu. Bundan etkilendim.Türkiye’ye geldim.Havalimanından Türkiye’ye geldiğimde kimse beni karşılamadı. Ben kendim Taksim’e gittim. Orada bir otelde kaldım. Cebimde 400 Dolar vardı. Taksim’de bir otele tesadüfen gittim, orada bir simkart aldım ve o hat ile Ebu Turab El Masri ile telegram üzerinden görüştüm. Kendisine Taksim’de otelde olduğumu söyledim. O da bana “Otel de bekle biz sana ulaşacağız” dedi. Bu sırada ailem de Mısır’da olmadığımı anlayınca beni aradı. Ben de Türkiye’de olduğumu söyledim. Beni alacaklarını söylediler. Ben de Ebu Turab’a söyledim. ‘Eğer beni almazsanız annem ve babam beni alacaklar’ dedim. Taksim’den satın aldığım hat 05… numaralı telefon hattıdır. Bu telefondan beni Türk telefonundan bir şahıs aradı. Ancak Suriye’den aranıyordum. Kendisini sınır idaresinden biri olarak tanıttı. Sınır idaresi demek Türkiye’den gelen yabancıları çatışma bölgesine nakletmekle görevli şahıstır. Ebi Turab El Masri aracılığıyla beni aradığını söyledi. Otelde beklememi söyledi. Beni tekrar arayacağını söyledi. 1 gün sonra kendisini Cezayir’li Abdullah olarak bildiğim (şüpheli Djamel SLIMANI) şahıs benimle telegram ile irtibat kurup mesaj attı. Kendisinin sınır idaresi aracılığıyla aradığını ileterek nerede olduğumu sordu. Taksim’de otelde olduğumu söyledim. Taksim’den Aksaray metrosuna gelmemi söyledi. Aksaray metrosunun olduğu yerin fotoğrafını bana gönderdi ve ben de Aksaray metrosuna gidip Djamel’i buldum. Biraz yürüdükten sonra bir başka şahıs da Djamel’i bekliyordu. Onu da yanımıza aldık. Onu tanımıyorum ancak Danimarka vatandaşı olduğunu öğrendim ve ingilizce konuşuyordu. Aksaray’da metro durağına yakın bir eve hep birlikte gittik. Gittiğimiz evde Suriye’ye gitmek için Fas ve Tunus uyruklu şahıslar vardı. Yaklaşık 1 ay bu evde kaldım” dedi.
“DAEŞ’IN KENDİ ÜYELERİNİN OLMAK ÜZERE İNSANLARA ZULMÜNE ŞAHİT OLDUM”
Suriye’ye gittiklerini anlatan şüpheli Marzouk “Geri dönmek istiyordum. Pişman olmuştum. Yaklaşık Suriye ve Irak’da 2 ay kaldım. Musul’da bulunan akrabalarıma gittim. Annem ve babamlar onlarla iletişim halindeydi. Oradan bir kaçakçı ayarladılar ve ben Türkiye’ye giriş yaptım. İstanbul’a geldikten 2 hafta sonra da kaldığım evde yakalandım. DAEŞ’ın kendi üyelerinin olmak üzere insanlara zulmüne şahit oldum. Bu nedenle açıkçası pişman oldum. Kendi anne ve babamız olmak üzere bile herkesi kafir olarak görmemizi istiyorlardı. Bütün dünya kafir sadece DAEŞ üyeleri müslüman gibi bir intiba çiziyorlardı. Oradaki insanları köle olarak görüyorlardı. Oradaki emirler hırsız ve yalancıydı. Geri dönmek isteyen olursa önce sorguya alınır sonra da öldürerek infaz ederlerdi. Ben medya ofisinde olduğumdan çatışmaya girmedim. Gelen haberleri dizayn edip örgütün haber kanallarında yayınlanmasını sağlıyordum. Ben montaj kısmındaydım. Bize gelen bilgiler Amak isimli haber ajansından gelirdi. Biz Suriye’ye vardığımız gün Abu Amar isimli kişi Djamel ile (Cezayirli Abdullah) telegram üzerinden görüştü. Sizinkileri aldım dedi. Bu sırada Havalimanı patlaması ile ilgili konuşmalar da oldu. Bu şekilde havalimanı patlamasında haberim oldu. Havalimanında kendini patlatan Dağıstanlılar ayrı bir evde kalırdı. Bunlarında sorumlulukları Djamel SLIMANI üstlenmişti. Oradaki DAEŞ mensubu kişiler havalimanı patlamasını DAEŞ’in yaptığına ihtimal vermiyordu. Ben oraya gittiğim için pişmanım. Gerçeği gördüğüm için şu an seviniyorum. Halen Türkiye’de bu işlerle ilgilenen kişiler var. Ancak benim şu an onlarla bir bağlantım yoktur” şeklinde konuştu.