Yargıtay Başkanı Cirit, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen adli yıl açılış töreninde konuştu.
ABD ile Türkiye arasında krize niçin ABD’li Rahip Brunson’ın iadesine ilişkin davayı hatırlatan Cirit, “Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ideallerini yaşatma ve ulvileştirme iddiasını içeren tanıdık olmayan devletlerin, ilk olarak milletlerarası hukukça korunan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenliğine saygı duyması gerekir. Bir yabancı devlet vatandaşının tutuklanması ve yargılanmasına ilişkin kararları verecek tek ve mutlak kuvvet, bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir” ifadelerini kullandı.
“ANAYASAMIZ ÇOK ZINDE BİR MEŞRUİYETE SAHİPTİR”
Yargıtay Başkanı Cirit, şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ’nın ilgili hükümleri, demokratik, insan haklarına saygılı ve hukuk devleti ilkesine yan bütün çağdaş hukuk sistemlerinde yer aldığı gibi milletlerarası hukuk bakımından da fazla kuvvetli bir meşruiyete sahiptir.
İnsan hakları, uluslararası toplum bakımından meşru bir ilgi alanı olmakla birlikte, söz konusu ilginin çağın gerektirdiği hukuk değerlerine ve ilkelerine uygun bir şekilde gösterilmesi gerekir.
“TÜRK MİLLETİ ADINA KULLANILAN HAKIMIYET BAKASINA BIRAKILAMAZ”
Özellikle, Türk Milleti adına kullanılan asli, yasal ve mutlak egemenliğin, devlet içinde veya dıştan herhangi bir kudrete veya otoriteye bırakılması, egemenliğin sonu olur. Türk yargısı bu gerçeğin bilincindedir.
“TEK BASKI BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ MAHKEMELERDİR”
Yukarıda yapılan direktifler çerçevesinde, bir yabancı devlet vatandaşının tutuklanması ve yargılanmasına ilişkin kararları verecek tek ve mutlak zorlama, adalet yetkisini Türk Milleti adına kullanan bağımsız ve objektif mahkemelerdir.
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİN EGEMENLİĞİNE SAYGI DUYULMALI”
Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ideallerini yaşatma ve yüceltme iddiasını taşıyan tanıdık olmayan devletlerin de öncelikle milletlerarası hukukça korunan “Türkiye Cumhuriyet Devleti ’nin egemenliğine” hürmet duyması gerekir. Çağdaş demokrasilerin ve devletler hukukunun en temel ilkelerinden biri olan bu gerçeğin barbar zor kullanılarak ters yüz edilmeye çalışılması, insan haklarının güçlenmesine değil, zayıflamasına neden olur.”