Aybüke SENGİR / email protected
Enver Paşa yetenekli bir kurmaydı. Fazla genç yaşta imparatorluk ordularının başkumandanı oldu, ancak mareşallığa ulaşacak vakti olmadı. 4 Ağustos 1922 ’de Tacikistan ’da, Kızıl ordunun kuşatmasını bozmak isterken şehit düştü. 1908 ’den itibaren 14 sene içinde tüm bu yönleriyle Türk tarihinin Hürriyet Kahramanı ’ydı o.
27 YAŞINDA ‘ÖZGÜRLÜK KAHRAMANI ’ OLDU
Enver Paşa, Hürriyet Kahramanı olarak vatanın dört köşesine yayıldığında sadece 27 yaşındaydı. Seçkin sınıftandı kendisi. 7 Mart 1905 ’te yüzbaşı oldu, 13 Eylül 1906 ’da mümtazen terfi ederek binbaşılığa yükseltildi. Kabiliyetli bir kurmay olduğu tescillenmişti, fazla genç yaşta imparatorluk ordularının başkumandanı oldu.
HÜKÜMDAR DAMADI OLDU
Benzer sene Şehzade Süleyman Efendi ’nin kızı yani Sultan Abdülmecid ’in torunu olan Naciye Sultan ile evlendi ve sarayın damadı oldu.
KARISINA AŞIK BİR PAŞA
“Dâmâd-ı Şehriyâri”, yani hükümdar damadı olmuştu bundan böyle. Açgözlü bir subayın kariyer evliliği değildi bu evlilik, Naciye Sultan onu çok sevmişti. Hayatının sonuna kadar vatanından uzaktan savaşırken, sultanla mektuplaşmaları Murat Bardakçı kadar yayınlandı. Mektuplarda, paşanın tüm ideallerini karısıyla paylaştığı, ve ona ne dek aşık olduğu açıkça gözüküyor.
ŞEHİT OLMADAN 10 GÜN ÖNCE YAZDIĞI MEKTUP
Paşa ’nın, o sırada Berlin ’de yer alan eşi Naciye Sultan ’a yazdığı ve kişisel olarak diktiği deri bir mahfaza içerisindeki tek bir çiçekle beraber gönderdiği son mektubu, şehit edilmesinden tam 10 gün öncesine denk geliyor. Mektup ‘Karaağaca çakımla ismini yazdım ’ cümlesiyle son buluyor.
Enver Paşa, hanımına bu mektupla beraber geceler boyu aşağıda uyuduğu ağaçtan kopardığı minik bir dal ve diğer taraftan yabani çiçek göndermişti. Hatta deriden bir mahfaza dikmiş ve minik dal ile çiçeği bu mahfazaya koyarak göndermişti.
“KARAAĞACA ÇAKIMLA İSMİNİ YAZDIM”
‘25 Temmuz 1922- Naciyeciğim, sevgili sultanım, cici efendiciğim!
Bugün böylece sıkıntılı bir hava, olağandışı bir sis, güneş görünmüyor. Düşmandan bir hareket yok. Fakat demin sabahtır. Hastalarımı geri gönderdim ve Afgan emirinin askerinin ve muavenetinin çekilmesinin iyi olmadığını ve Bolşevikler ’e emniyet caiz olamayacağını bildirdim. Ve bari eczá-yı tıbbiye ve sair malzemesinin iadesini istedim. Bakalım, ne olacak? diğer taraftan Hacı Sami (Enver Paşa ’yı Orta Asya ’ya gitmeye ikna eden kişi) ve diğer arkadaşların bu tarafa geçmesine müsaade olunmasını istek ettim. İşte efendiciğim, hemen şu satırları yazarak mektubumu kapatıyorum ve içine her gün sana topladığım buranın yabani çiçeklerinden maáda (hariç olarak) kaç gecedir altında yattığım karaağaçtan kopardığım ufak bir dalı leffediyorum (iláve ediyorum). Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle (fiziksel varlığımla) aşk ve iştiyakımla (hasretimle) sarılarak ….. Hüda ’nın birliğine yavrularımla beraber itimat ederim ruhum efendiciğim. Karaağaca çakımla ismini yazdım.