Can Yücel kimdir

Can Yücel kimdir
Can Yücel kimdir
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir gece sevgi duvarını aşıp, insana sevmenin ve doğanın güzelliklerini şiir yoluyla anlatan adam, Can Yücel.

Uğurlu bir çocukluk ve eğitim sürecinin arkasında hayatının aşkını buldu Can. Onunla bütün 43 sene geçirecek dek da şanslıydı.

Kendine has bir havası vardı defalarca. Can Babası oldu sevenlerinin. Sesinden dinlediğimiz her şiiri, hani denir ya, içimizin dokunulmaz denilen yerlerine dokundu benzeri.

Biz onu sevdik, o sevmenin ta kendisini. Sevdiği ne varsa kendisine yakıştırdı, Can yaptı onları daha sonra. Pek ki, bir günebakan çiçeğinde, Datça ’nın güneşinde hala onun varlığının kokusu dolanır şayet de, biz anlayacak duygusallığa erişemeyiz…

Can Yücel kimdir

Çocukluğu ve eğitim hayatı

Can, 21 Ağustos 1926 ’da, eğitim alanında kayda değer bir isim ve bir dönemin Ulusal Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel ’in oğlu olarak İstanbul ’da dünyaya geldi.

Hemen Hemen babasından gelen bir genle okumaya, yazmaya çocukluktan düşkündü.

Can ’ın birincil ve orta eğitiminin peşinde liseye başladığında artık Ankara ’da yaşıyorlardı. Can, Ankara Atatürk Lisesi ’nde lise eğitimini aldı. Buradaki en manâlı kazancı, Gazi Yaşargil ’di. Bu dönemde lisede sınıf arkadaşı olan Gazi, manâlı bir bilim adamı olacaktı.

Can Yücel kimdir

Eğitim bursu

1943 ’te Can ve Gazi yurt açık havada eğitim bursu kazandı. Oysa bu dönemde Can, babası Hasan Ali Bey Milli Eğitim Bakanı diye bursu kabul etmek istemedi. Çünkü hakkında “Babasının torpiliyle burs kazandı.” diyecekler diye çok çekiniyordu. Gazi bunu öğrendiğinde, bu bilginin dürüst olmadığı ve iki ailenin de kendi imkanlarıyla çocuklarını yurt dışına eğitime gönderdiğine dair açıklama yaptı.

Can, bu burs neticesinde Ankara Üniversitesi ’nde Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Herzamanki Filoloji Bölümü ile başladığı üniversite eğitim hayatını Cambridge Üniversitesi ’nde Latince ve Yunanca eğitim alarak tamamladı.

Yurt dışı eğitimi ona birçok kapıyı da açmıştı. Bundan sonraki süreçte öğrendiği dil sayesinde tercümanlık yapacaktı mesela. Avrupa ’nın çoğu şehrinde yaşadı Can ve ülkesine geri döndü. Döndüğünde Kore Savaşı çıkmıştı. Bu dönem yaşanırken, 1953 ’te askerliğini de Kore ’de yaptı.

Askerlik sonrası her yerde İngiltere ’ye döndü. 1953 – 1958 yılları aralarında Londra BBC ’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı. 1963 ’te Türkiye ’ye döndüğünde aldığı dil eğitimi tamamen bir süre Bodrum ’da turist rehberliği yaptı. Bundan sonra da egemen çevirmen ve şair olarak İstanbul ’da yaşayacaktı.

Can Yücel kimdir

Edebiyat hayatı

Can, edebiyatta başlangıcı şiirle yaptı. 1945 ’te şiirlerini bundan böyle dergilerde yayınlamaya başlamıştı. 1945 -1965 aralarında “Yenilikler, Beraber, Seçilmiş Hikayeler, Arkadaş, Sosyal Adalet, Şiir Sanatı, Dönem, Yemin, İmece, Papirüs” dergilerinde yazdı.

Ayrıca “Yeni Dergi, Sanat Emeği, Yeni Düşün, Birikim”de yazdığı şiir, yazı ve çevirileri ile tanındı.

Lakin 1950 ’de bu dergilerde o zamana kadar yayınladığı seçme şiirlerini topladı ve “Yazma” adını verdiği ilk şiir kitabında topladı.

Ilk şiirlerinde daha çok uyaklı yazım uyarı çekiyordu. Duygusal bağlamda ise her şiirinden hemen hemen “coşku” çağlayarak yükseliyordu. defalarca geleceğe güvenle bakan, umut batmış bir Can okunuyordu şiirlerinden.

Ancak birincil kitabından daha sonra bu ona yetmedi. Yeni arayışlara doğru hareket etmek niyetine düşmüştü.

Can Yücel kimdir

Can Yücel evlendi

Can, 1954 ’te Güler ile evlendi. Evinde aşk pişirip şiire dökeceği kadını bulmuştu. Yıllar daha sonra Güler ’in Can ’ın ölümünün ardındaki söyleyeceği gibi, milyonlarca döl hücresi arasından oluşmaları yetmemiş, bundan başka birbirlerini bulmuşlardı yeryüzünde.

tekrar tekrar birlikte yaşanması güç bir adam olsa da Can Yücel, bu izdivaç bilfiil 43 sene, Can Yücel ölene değin devam etti. Onlarınki tek solukluk büyük bir aşktı.

Bu evlilikten kızları Hoş ve Su ile oğulları Hasan dünyaya geldi. Ailesine fazlasıyla düşkündü Can Yücel. Bağlılığını her fırsatta dile getirdi ve onlara “Minik  Kızım Su ’ya”, “Güzel ’e” ve “Yeni Hasan ’a Yolluk” şiirleriyle sonsuz sevgisini armağan etti. Kitaplarından birine de “Maaile” adını vermişti. Onun şiirlerinde defalarca sevdikleri ve sevginin kendisi vardı.

Can Yücel kimdir

Bir olasılık daha var o da ölmek mi dersin

Can Yücel, yergi gücü yüksek bir dil ustasıydı. Kendine has bir hava ile kendi şiirini beslemeyi iyi biliyordu. Sözcüklerle dans ediyor, geniş kültürlere yayılıyordu. En çok insanlar ağzını benimsedi.

1959 ’da “Her Boydan” adını verdiği şiir kitabında dünya şairlerinin şiirlerini kendi eşsiz cümleleriyle çevirmiş, fazla da başarılı olmuştu.

Şiir değildi tek derdi, insan içine çıksın istiyordu sevdiği şeyler. Hatta kendisi çıkartsın istiyordu. İşte bu yüzden tiyatro oyunu çevirileri de yaptı. Çevirisini yaptığı isimler arasında “Shakespeare, Brecht ve Lorca” da vardı.

Can, öylesine kendine has bir havayla yazıyordu ancak, bu koşul çevirilerine de bulaşmayı bildi. Bilhassa Shakespeare ’in eserlerini çevirirken aslına yan kalamayıp, neredeyse tekrar yaşayarak yazıyordu. Öyle oysa, Shakespeare ’nin ünlü sözü “to be or anekdot to be” yi kendi öz Türkçesi ’ne “Bir olanak daha var, o da vefat etmek mi dersin” biçiminde çevirdi. Şüphesiz bu onun soluksuz kurduğu en manalı cümlelerdendi.

Can Yücel kimdir

Can Yücel 15 sene hapse mahkum edildi

Can Yücel, 1962 ’de İngiltere ’de olduğu yıllarda, Latin harflerle taş zorlama olarak basılmış bir Türkçe gramer kitabı buldu ve bu epeyce ses getirdi.

Can, şiirlerinde küfürlü anlatıma ve müstehcen sözlere çoğunlukla yer veriyordu. bu nedenle fazlasıyla ilgi çekiyor ve zaman zaman da yeriliyordu. 1965 ’ten sonradan da siyasal konularda yazmaya başlamıştı. Artık o dobra cümlelerinden nasibini siyaset de almıştı.

Evlendiği sıralarda “Che Guevara” göre yazılmış olan “Gerilla Savaşları ile İnsan ve Sosyalizm” adlı eserlerini dilimize çevirdi. Bu kitaplar sıkıyönetimde yargılandı. 12 Mart döneminde Che Guevara ve Mao ’dan yaptığı çeviriler beraberinde 15 takvim bir hapis mahkumiyetini getirdi. Neyse oysa, bu mahkumiyet 1974 ’te meydana çıkan genel afla sona erdi.

Dışarı çıkar çıkmaz yaptığı birincil işBir Siyasinin Şiirleri” adını verdiği kitabı içeri almamak oldu. Bu Can Yücel ’in üçüncü şiir kitabıydı. Kara espri kol geziyordu şiirlerinde. Bir Takım şiirlerinde de tarihsel ve jurnal olaylar bir arada dans ediyordu yarı. Bu kitabında cezaevindeki gözlemleri, dışarının durumu, duyguları ve hissettiği ne varsa politik kimliğini sorgulayarak yazmıştı.

İstanbul ’da “Vatan, Halkçı ve Söz” gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

Buradan sonra önce İzmir ’e taşındı; daha sonra da kendisi ile özdeşleştirdiği Datça ’ya yerleşti. Bir yana da “Leman ve Öküz” dergilerinde yazılarını yazmaya devam etti.

1996 ’da kurulan Emek Partisi ’nin de kurucu üyeleri arasındaydı. Hava Döndü” adını verdiği şiiri, partinin marşı olarak kullanıldı. Yeniden bu yıllarda, bırakmadığı siyasi yazılarla, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ’e hakaret ettiği gerekçesiyle yargılandı. Hatta 1999 seçiminde, Serbest ve Dayanışma Partisi ’nden İzmir 1. Sıra Milletvekili adayı olacaktı. O politik kimliğini her platformda belirlenmiş etmekten asla kaçınmadı.

12 Eylül 1980 darbesi üzerine yayınladığı kitabı “Rengahenk” de müstehcen olduğu gerekçesiyle toplatıldı.

Can Yücel kimdir

Sevgi Duvarı

Can Yücel, 1973 ’te ikinci şiir kitabını çıkardı; adı, ‘ ’Sevgi Duvarı”ydı. Esas aldığı konu insan ve doğa ilişkileri oldu. Bundan Başka tam istediği gibi aradığı imge – kelime – kasıt üçlüsünü de tüm şiirlerinde dengelemeyi başarmıştı.

Gökte bol çelikle salınan uçaklar uçuyordu kalbinin gökyüzünde. Çünkü Can Yücel, bir gece sevgi duvarını aşmış ve yüreğini çoğu sevginin konuk odası yapmıştı.

Bu şiiri daha önce çoğu defa okumuşsunuzdur Can Yücel seviyorsanız. Fakat bir de acilen bütün yüreğinizi sevgiyle doldurmayı başararak okuyun. Sevgi denen illete bulaşmış da kurtulamamış gibi. Bahtınızın her karesini görerek…

“Sen miydin o, yalnızlığım mıydı yahut
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar, piyasalar, sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne değin rezil olursak pek iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
O Kadar sıcaktı ancak çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak pek iyi

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık seçik ancak
Başucumda bir sen varsın diğer taraftan evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne dek yalansız yaşarsak öyle iyi”

Can Yücel kimdir

Can Yücel öldü

Şiir yazmak, dikkate almak, hoşuna gitmek gibi sevdiği ve iyi yaptığı bir şey daha vardı Can Yücel ’in: Sigara ve rakı. Az Daha bir bütündü bu ikiliyle.

Her ne değin Can Baba uyumlu ve istikrarlı davransa da, doktorlar ona sonunda “ağız boşluğu kanseri” teşhisi koydu. Ama hastalığının adını öğrendikten sonradan da bu zevkinden yoksun kalmak niyetine dahi düşmedi.

12 Ağustos 1999 ’da tedavi gördüğü Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi ’nde gözlerini sonsuzluğa kapadı.

Vasiyetini sevgili eşi Güler Yücel ’e bırakmıştı. Isteği ömrünün son 10 yılını geçirdiği, Datça ’ya gömülmekti. “Mekanım Datça olsun, öldükten daha sonra beni buraya gömün” derdi.

Cenazesi dönemin Belediye Başkanı Ahmet Piriştina ’nın öncülüğüyle Datça ’ya en sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlandı. Büyük Gölcük depreminin meydana geldiği tarihte, 17 Ağustos 1999 ’da defnedildi.

Fakat sonrası öyle güzel ilerlemedi. Can Yücel ’in bedeni Datça ’da toprak olabildi, fakat şarap içiyordu gerekçesiyle yıl dönümünde anma törenlerine müsade verilmedi. Hatta bir süre sonradan kabir taşı da parçalandı. Mezarının yakınlarında buluna  “Can Evi” adı verilen bölge da bir süre sonra kapatıldı.

Sonu her ne olursa olsun, geriye şiirleri ve o güzel sesi kaldı. İnsanlığı anlamanın yolunun sevgi olduğunu anlatan şiirler bıraktı.

İyi oysa…

Can Yücel kimdir

Bir kuple aşk

Can Yücel ve Güler Yücel herkese çok az nasip olanından hoş bir aşk yaşadı. Böyle olunca da sevdiğinin ölümünü kabullenmek, onu yeniden göremeyeceğini kavramak bir hayli güçtü. Güler Yücel de sevdiği adamın gerisinde işte bunları yazdı:

“Tekrar Ağustos geldi, yine incir sıcağı, toprak güneş kokuyor. Tekrar bademler çatladı, yibe cırcır böcekleri caz yapıyor; yediveren limon salkım salkım. Taşçı Mehmet yerli tohumdan on dönüm karpuz ekmiş yeniden… Hani vasiyet etmiştin ya ona “Yerli tohum bankası kurun” diye; sözünü unutmamış. Muhtar yine seni anlatıp duruyor. Yaşadığımız yeri bakmak için ırk akın akın evimize geliyor. Hasan geldi, Hoş ve Su geldiler, bir sen yoksun…”

Damla Karakuş

email protected

Anekdot:

Biyografisini okumak istediğiniz kişileri lütfen bizimle paylaşın.