18. yüzyılda Osmanlı Cihan Devleti’nin Batı ile büyüyen diplomatik, kültürel ve ticari ilişkilerinin bir yansıması olarak, Osmanlı payitahtında Avrupa mimarisinin etkisinin görülmeye başladığı dönemde inşa edilen külliye, mekana dominant belli başlı kubbesi, hünkar mahfili, münhani (eğrisel) kemerleri ile Osmanlı’da inşa edilmiş birincil barok mimari olma özelliğini taşıyor.
BENZERSIZ ŞAHESER
Çevresi minik kubbelerle çevrilmiş “U” şeklindeki avlusuyla farklı bir hava yakalanan Nuruosmaniye Külliyesi’nde kullanılan barok ve rokoko bezemeler, Osmanlı ustalarının elinde farklılaşarak, eşsiz sanat süslemelerine dönüştü.
YAPIMI UZUN SÜRDÜ
Sultan 1. Mahmud göre 1748 yılında yaptırılan Nuruosmaniye Camisi’nin inşasıyla başlayan külliyenin yapımı, 1. Mahmud’un erken vefatı dolayısıyla kardeşi 3. Osman zamanında, sadrazam Mehmet Said Paşa’nın gayretiyle mimar Simeon Kalfa ve Mustafa Ağa yönetiminde 1755 yılında tamamlandı.
KLASIK KÜLLİYELERDEN FARKLI
İstanbul’un önemli ticaret merkezlerinden Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye çıkışında ve İstanbul’un yedi tepesinden ikincisinde bulunan, cami, hünkar kasrı, çeşme, kütüphane, iki sebil, medrese, türbe, aşevi ve dükkanlardan oluşan külliye, herzamanki dönem Selatin külliyelerinden farklılaşıyor.
UNESCO LİSTESİNE ALINDI
2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan külliye, 2010-2017 yılları arasında İstanbul Vakıflar 1.Bölge Müdürlüğü kadar kapsamlı bir restorasyondan geçirildi.
Külliyenin restorasyonu sırasında 2013 yılında Nuruosmaniye Camisi’nin altından 420 kamyon çamur çıkarılarak, 8,5 metre derine inilmesiyle tarihi caminin aşağıda, varlığı tanıdık fakat yıllarca atık ve çöplerle dolmuş ve gözden kaybolmuş 825 metrekare başvuru formu alanlı, 2 bin 42 metrekare büyüklüğünde bir mahzene ulaşıldı.