Selen KALDIRIM/ email protected
Türkiye gibi dört mevsim yaşamış bir ülkenin yaz ayları deniz- kum- güneş üçlüsünün hemen hemen bir bayramıdır. Sahiller dolup taşıyor, şezlongundan palmiyesine her şey düşünülüyor. Peki Osmanlı insanının deniz ile arası nasıldı? “Yüzme mevsimi, karpuz kabuğu suya düştüğü zaman açılırdı. Yani karpuz çıkıp da yenebilecek ülkü gelip, çürükleri denize atıldığı zaman soğuk alıp üşümek, sam yelinden vücudun lekelenmek tehlikesi olmadan suya girilebilirdi.” diye anlatıyor; halkın plaj sevdasını Fikret Adil. Tabii anlamakta zorlanmış olabilirsiniz fakat konuyu ben biraz daha açayım.
ETIK KURALLARIYLA DENİZ HAMAMLARI
Osmanlı Devleti ’nin tebaasını denizle buluşturduğu kütükten örme yapının bir diğer ismi derya hamamıydı. Yasal ve ahlaki kurallar çerçevesinde kullanımına izin bahşedilen bu hamamlar halkın sıcak yaz günlerini kolay atlatmasını ve toplumsal ihtiyacı karşılaması sağlıyordu. Burada esas olan gözden ıraklık ve güvenlikti. tam olarak karşılığı bir plajdansa banyo yapma mantığına dayanıyordu. İstanbullunun denizle buluştuğu o birincil rotalar ise Galata Köprüsü, Büyükdere, Bakırköy, Yeşilköy, Moda Şifa sahili, Caddebostan, Salacak, Haydarpaşa Rıhtım boyu, gibi fazla yakından tanıdığınız kıyılardı.
SEZONLUK OLARAK AÇILIRDI
Yaz mevsimi yaklaşmaya başladığında halkı serinletecek Deniz Hamamları için de yoğun incelemeler başlardı. Denizin dibine çakılan kazıkların ardındaki oluşturulan düzlemin dört bir yanı suya dayanaklı ağaç kütükleri ile sarılırdı. Her hamam havuzunun ızgarası olmalıydı.
AHLAK KURALLARINA UYARI!
Sahillerde sadece erkek ya da sadece kadınlar için bölünmüş hamamlar vardı. Her ne kadar Osmanlı kadını bu halk müziği hamamlarına çok sıcak bakmış olmasa da, sıcak yaz günlerini atlatan halkın büyük çoğunluğu yüzmeyi işte bu hamamlarda öğrenmişti. Aslına bakarsanız bu hamamlarda serinlemek için yüzme bilmek zorunluluğu yoktu. Çünkü hamamların asıl amacı, gövde banyosu biçiminde ıslanıp geri çıkma gibi bir keyifti.
KADINLAR HAMAMI GÖZETLEYENLER DENİZDEN MEN EDİLİRDİ
Bazı yalıların kenarlarında haneye ait hamamlar vardı. Umumi deniz hamamları ise daha büyük mevsimsel yapılardı. Kadınların hamam yanlarında özel giyinme odaları vardı ve uygun şekilde örtünmeden hamamdan dışarı adım atmak yasaktı. Tüm bu kuralları takip eden dahası deniz hamamcısı(Tersane-i Amire) vardı. Amireler bununla beraber boğulma, deniz kazaları ve yasak girişlerden de sorumluydu. Kadınlar hamamının olduğu kısma geçmeye çalışan ya da tekneyle açılıp uzak kaçamak bakmak isteyen erkekler hamamlara girişten men ediliyordu.
ŞIMDI BANYOLAR VAR
Bu işletmeler mevsimlik olarak en fazla fiyat veren mültezime kiralanıyordu. Mevsimlik olarak yapı edilen kütük hamamlara zamanla yeteri özenin gösterilmemesi, boğulmalarda bir neden olarak gösterilmeye başlandı. ara sıra olan de olsa 1970 ’lerde bile deniz hamamlarının varlığından bahsetmek muhtemel. Lakin bu hamamların yerini Batılılaşmayla birlikte şahsa özel banyolar aldı.
İLGİLİLERE DUYURULUR!
Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul ’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji sergisi ile İstanbul büyük kasaba tarihinin sosyokültürel yapısına plaj kavramı üzerinden ışık tutuyor. 26 Ağustos 2018 tarihine kadar ziyaret edebileceğiniz müze, oldukça ilginizi çekecek.