İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu ile Dr. Öğretim Üyesi Gönül Filoğlu ve Dr. Öğretim Üyesi Istek Bülbül kadar moleküler resimle failin belirlenmesi nedeniyle “Göz ve saç rengini belirleyen SNP panelinin optimizasyonu ve validasyonu” adıyla bir proje yürütülüyor.
İstanbul Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) tarafından desteklenen proje, Filoğlu ve Bülbül’ün enstitüde 2010’dan beri sürdürdüğü çalışmalarının önemli bir aşaması olacak. Dünyadaki öncü laboratuvarlarla hemen hemen eş zamanlı olarak çalışmalarına başlayan enstitünün bu projesi tamamlandığında, failin dış görünüşü belirlenmiş oranda saptama edilebilecek.
Görgü tanıklarının beyanlarıyla oluşturulan ve aldatıcı bilgilerden dolayı ara sıra istenilen sonucu veremeyen robot fotoğraf yerine, bir failin durum yerinde bıraktığı DNA örneği incelenerek oluşturulan moleküler resim ise şüphelinin saç, göz ve cilt rengini ortaya çıkaracak.
Proje tamamlandığında failin tespitinde kullanılacak moleküler resim, emniyet güçlerine rahatlık sağlayacak.
Bir yıldır devamlı projenin birincil örneklerinde yüzde 90’lara varan oranlarda galibiyet sağlandı. Proje tamamlandığında failin tespiti için sadece Amerika ile birkaç Avrupa Birliği ülkesinde uygulanabilen moleküler resim, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü’nde de yapılabilecek.
DNA’DAN FENOTİP BELİRLENECEK
Proje hakkında tanımlama yapan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu, şimdilik saç, göz ve deri rengini ve hatta ileride yüzde çil olup olmadığını zeka söyleyebilecek duruma gelecek genetik incelemeler yapıldığını söyledi.
Kimliği bilinmez tükürük, kan lekesi, parmak ile dokunma ya da vücudun herhangi bir cilt kısmının temasıyla geçen biyoloji ile ilgili örneğin, şu anda fakat şüpheliler varsa karşılaştırılabildiğini gösteren Aşıcıoğlu, şöyle devam etti:
“Durum yerinde bir insanı öldürmüş, çıkarken kapıya dokunmuş, deri hücresi ya da kanayan bir yerinden kan lekesi bırakmış. Eğer emniyet kamerası kayıtlarında ya da şahit ifadelerinde böyle bir değişken ortaya konulamıyorsa bu kişinin kan lekesinden DNA elde etseniz bile hiçbir işe yaramıyor. Çünkü karşılaştırılacak kişi değil. Ülkemizde DNA bilgi tabanı da olmadığı için potansiyel şüphelilerle de karşılaştırılamıyor. Bu durumda tek yapılacak şey, kişinin bıraktığı DNA’dan yola çıkarak gen özellikleri göre belirlenen maddi özelliklerine, yani fenotipine görmek.”
MOLEKÜLER TANIMI UYAN KİŞİLERE PEŞINE DÜŞÜP TAKIP
Durum yerinden alınan biyoloji ile ilgili lekeden kişinin göz, saç ve cilt rengini belirleyen bir alıştırma yürüttüklerini anlatan Aşıcıoğlu, çalışmalarının çift şekilde yürüdüğünü, yani ekibin bir bölümünün kişinin yanak iç kısmından biyoloji ile ilgili örnek alıp fotoğrafını çektiğini, öteki bölümün de kişinin göz ve saç rengini bilmeden DNA’sını çalıştığını ve sahibinin saç, göz ve cilt rengini ortaya çıkardığını kaydetti.
Aşıcıoğlu, son aşamada her iki ekibin bir araya gelip verileri karşılaştırmasında yüzde 90’lara varan duyumsuzlaşma söz konusu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bu bilinmeyen bir olayın failinin artık görgü tanıklarının beyanlarıyla çizilen robot resimler yerine moleküler resimleriyle aranması anlamına geliyor. Yani DNA özelliklerinden yararlanarak elde edilen verilerle moleküler resim çizilecek ve şüpheliye ulaşılacak. Faili belirlenemeyen olaylarda emniyet güçlerinin hedefli araştırma yapabilmesi için olay uygun bulunan DNA’nın sahibinin saç, göz ve deri renginden oluşan fiziksel özellikleri onlara söylenebilecek. Bu veriler baştan sona güvenlik güçleri binlerce insan yerine yalnızca moleküler tanımı bahşedilen özelliklere uyan kişileri peşine düşüp takip edecek.”
SUÇSUZ TUTUKLAMALARIN ÖNÜNE GEÇİLECEK
Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu, birçok vakada adap tanıklarının yanılgılarından nedeniyle verilen bilgilerle oluşturulan robot resimlerin hakiki faile benzemediğini dile getirerek, görgü tanıklarının verdiği bilgiyle oluşturulan robot fotoğraf, DNA analiziyle yapılan moleküler resimle uyuşmadığında, emniyet güçlerinin moleküler resme kadar hareket ederek faili yakalamaya çalışacaklarını söyledi.
Bu yöntemle şimdiye değin takriben 70 örneğin çalışıldığını ve galibiyet yüzdesinin milletlerarası erişilen düzeyin üstünde olduğunu gösteren Aşıcıoğlu, DNA’ya göre çizilen moleküler resim uygulamasının şimdilik Amerika ve Hollanda ile birkaç gelişmiş Avrupa Birliği ülkesinde olduğu bilgisini verdi.
Robot resmin, hafızada kalanın ara sıra hatalı aktarılması sebebiyle çok olumsuz sonuçlar da doğurabildiğini, yanlış tariflerle masum yere tutuklamaların olabileceğini ifade eden Aşıcıoğlu, “Bizim oturtacağımız metot, kesinlikle bilimsel verilere dayanan, belirlenmiş verilerdir.” dedi.
Aşıcıoğlu, projenin bir sene daha sonra tamamlanmasının ardındaki Türkiye’nin moleküler resim uygulamasını kullanabileceğini kaydetti.