CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin borç batağı içinde olduğunu savunarak, “Bütün bir borç batağı içindeyiz. Yalnızca borçları ödemek için borçlanamıyoruz. Aldığımız borçların faizini ödemek için de borçlanıyoruz” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Meclisi toplantısı öncesinde konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu, 30 Ağustos Galibiyet Bayramı’nın önemine şive yaparak, “Bu zaferin sonunda özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı kazandık. Cumhuriyetimizi bildiri ettik. ‘Egemenlik milletindir’ ilkesi, bu zaferin sonucunda doğmuştur. Mustafa Kemal ver arkadaşlarını zaferden sonra neler yaptığını bir şekilde masaya yatırmamız lüzumlu. Atatürkçülük iki esas ilkeye dayanır; siyasi serbest ve ekonomik özgürlük. Siyasi bağımsızlığı gayet güzel ifade etmiştir; ‘özgürlük ve özgür benim karakterimdir.’ Bu siyasi bağımsızlığın tüm dünyaya ifadesidir. üstelik iktisadi bağımsızlık var. Onu da Atatürk şöyle dillendirmiştir. Siyasi ve askeri zaferler ne dek büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa elde edilen zaferler sürüp gidemez. Idareli bağımsızlığı sağlarsanız, siyasal bağımsızlığınızı teminat altına alırsınız. Bunu bildiği için Atatürk asla ve asla borçlanmadı. Osmanlı’nın borçlarını son kuruşuna dek ödedi. İsrafa tepki gösterdi. Her kuruşunun hesabını millete verdi. ve bunu büyük bir gurur ve onur meselesi yaptı. Öldüğünde tüm varlığını millete hediye etti” diye konuştu.
‘ALDIĞIMIZ BORÇLARIN FAİZİNİ ÖDEMEK İÇİN DE BORÇLANIYORUZ’
Türkiye’nin bir borç batağı içinde olduğunu savunan Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Gelelim 96 yıl sonrasına. Mustafa Kemal’in Türkiye’sinden bugünün Erdoğan’ın Türkiye’sine gelelim. Bütün bir borç batağı içindeyiz. Yalnızca borçları ödemek için borçlanamıyoruz. Aldığımız borçların faizini ödemek için de borçlanıyoruz. O noktaya geldik. Hepimizin bu gerçekleri bilmesi ve halka mükemmel anlatması lüzumlu. Hesapsız, kitapsız ve basiretsiz bir idare, Türkiye’yi teslim almış durumda. Bu sorunları biliyoruz, her zaman uyardık, yalnızca ben değil, yalnızca CHP uyardı dersek haksızlık etmiş oluruz Bu ülkenin aydınları, işçileri, emekçileri, üretenleri herkes uyardı yanlış yoldasınız, bu yolda devam ederseniz Türkiye’yi bataklığa sürüklersiniz dediler. Lakin onların öncüsü bizdik. Her ortamda mücadelemizi yaptık. Ama onlar dediler ama; siz bunları bilmiyorsunuz. Türkiye’yi biz yönetiyoruz, gücümüzü halktan alıyoruz dediler, istediğimiz gibi yönetiriz dediler. Halka laf verdikleri şekilde yok, diledikleri şekilde yönettiler. ve Türkiye bugün önemli bir açmazla aleyhinde karşıya. Onlara şunu söyledik. Türkiye ekonomik krizle karşısında karşıya. Önemli bir ekonomik kriz var. Nereye gideceği emin yok. Ilk yapacağız meslek, sorunu yaşayanlarla bir araya gelin. Yani bizim halkın deyimiyle damdan düşenlerle bir araya gelin bakalım nedir koşul, sorun nedir, biz bunu nasıl aşarız? İşçisiyle, çiftçisiyle emeklisiyle, esnafıyla bir araya gelin bir dinleyin bakalım. Nasıl dinleyeceksiniz hesaplı ve sosyal konseyi toplayarak. Bu anayasanın 166’ncı maddesinde yer alıyor. Niçin? Akıl akıldan üstündür, sorunu yaşayan olur ya daha hoş çözüm önerileri getirecektir. Lakin yapmadılar, 3 ayda bir toplanması gereken idareli ve sosyal konsey, en son 5 Şubat 2009’da toplanmış.”
‘TÜRKİYE DÜYUN’U UMUMİYE DÖNEMİNE DÜRÜST ÇABUCAK GİDİYOR’
Türkiye’nin içinde bulunduğu idareli şartları dikkate alarak ilgili 13 maddelik teklif paketi açıkladıklarını anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
“16 yılda Türkiye’yi tefecilere teslim ettiler. Ekonomiyi bunlar yönettiklerini sanıyorlar. Ekonomiyi yöneten yandaş müteahhitler ve tefeciler. Bu gerçeği herkesin bilmesi gerekli. ‘Borç bölge, dikte alırmış.’ Günaydın beyefendi, zaten aldığın emirleri de biz gayet iyi biliyoruz. Bir Düyun-u Umumiye Dönemine dürüst hizla gidiyor Türkiye. Adaletsiz ücret politikalarından vazgeçin dedik. ‘İsterseniz uyuşturucu ticareti, isterseniz organ ticareti yapın, isterseniz fuhuş yaptırın ve kazanç elde edin, isterseniz çocuk ticareti yapın, isterseniz kaçakçılık. Paranız varsa Türkiye’ye getirin, hiç sormayacağız ve vergide almayacağız. Suçlamayacağız yeter ama parayı yatır’ diyorlar. Haram paradan, yasa dışı paradan medet uman bir siyasal iktidar, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarını savunabilir mi? Bütün dünyaya bizi rezil ediyorlar. Uyuşturucu ticareti mi yapıyorsun, parayı bayrak direği Türkiye’ye aklanırsın, kaçakçılık mı yapıyorsun, diğer ülkelerde yakalanma, parayı bayrak direği Türkiye’ye, aklanırsın Türkiye’de. üstelik bunlar Müslüman geçiniyorlar, parantez içinde söylüyorum.”
‘HOVARDALIĞA DEVAM EDİYORLAR’
Tüketimin değil, üretimin desteklendiği bir Türkiye olması gerektiğini kaydeden Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Tüketim yok, üretimi destekliyoruz. Üreten Türkiye olsun. Üretimi planlamayla ele alın dedik. Cümbür Cemaat üretecek, ama kimse hasar etmeyecek. Bunu sağlamanın yolu tasarlama. ‘İsraftan vazgeçin’ dedik. Müsriflik ahlakın düşmanıdır. Kazanç dağılımını bozar. Haksızlıklara yol açar. Altlarında milyonluk arabalar. Ankara’daki büyük binaların büyük kısmı kiralık ve bakanlıklar var. Lale Devri’ni yaşıyoruz Osmanlı’nın. Altlarında arabalar, ekonomisi bizden daha iyi olan bir ülkenin bakanı bayağı uçakla yolculuk ederken, bizimki uçakla seyahat ediyor. Sefer tarifesi olan uçağa binmek istemiyor. Yani hovardalığa devam ediyorlar.”
‘SEÇİMLERİN ERKENE ALINMASININ NEDENİ EKONOMİNİN DURUMUYDU’
Seçimlerin erkene alınmasının nedeninin idareli sorunlar olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:
“Sarayda oturan zat dedi ancak; ‘Kılıçdaroğlu döviz baronlarıyla hareket ediyor’. E, pes vallahi. Sanki benim çocuklarımın Amerika’da apartmanları, binaları var, veya daireleri var. Senin çocuklarının var kardeşim. Döviz baronlarıyla sabahtan akşam beraber olan sensin. Döviz baronlarıyla döviz bazında ihale dağıtan sensin. Benim bir lira döviz baronlarıyla ilişkimi ispat et, siyaseti bırakacağım. Ama ben senin döviz baronlarıyla ilişkini her ortamda açıklıyorum, fakat senden tık değil. Ekonomimin geldiği durumu hepimiz biliyoruz. Seçimlerin erkene alınmasının nedeni de buydu. Ekonomi kötüye gidiyordu. Herkes görüyordu, biliyordu. ‘Seçimleri erkene alalım, bu işi kurtaralım.’ Acilen seçimlerden sonra patlak verdi. ABD’li bir papaz varmış da o nedenle kriz çıkmış. Yok efendim. Kriz zaten vardı. Trump ister sen de vermezsin, nokta, biter öyle. Trump gitti, Meksika sınırına duvar çekti, kriz mi çıktı, hayır. Merkel ile tartıştı, kriz çıkmadı. Bizde niye çıkıyor, zaten vardı. Bunu milliyetçi duyguları istismar ederek ‘Biz bir başka milli kurtuluş savaşı veriyoruz’. Dış güçler bizimle ekonomiyle oynuyorlar. Sen çocuk oyuncağı mısın, çocuk musun, sen devleti yönetmiyor musun. Merkel yönetirken Almanya’da kriz çıkmıyor. Fransa’da, Meksika’da kriz çıkmıyor. Niye sende çıkıyor. Fiilen kriz var. Bunlar yarayı tedavi etmez. Bütün tersine yarayı derinleştirir.”
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A 9 SORU
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a şu 9 soruyu yöneltti:
“‘Tarımı bitir, çiftçiyi borç batağına sürükle, tarım ürünlerini ithal et’ diyen dış güçler miydi? Yandaşlarına ‘Türkiye’nin en büyük ihalelerini dolar endeksli ver, ver ancak dolar yükseldikçe daha artı kazansınlar’ diyen dış güçler miydi? Yandaşlarına ‘dolarla kazanç garantisi de ver’ diyen dış güçler miydi? Yandaşlarının ‘sözleşme değeri 123 milyar dolar olan projelerinin dış borçlarına devleti kefil et’ diyen dış güçler miydi? ‘Döviz geliri olmayan şirketlere döviz cinsinden borçlanmalarına izin ver’ diyen dış güçler miydi? ‘Geçmişteki üreten ve saygınlığı olan Mustafa Kemal’in Türkiye’sini Londra’daki bir avuç tefeciye teslim eden’ dış güçler miydi? ‘Merkez Bankası’na müdahale et, her şeyi sen belirle’ diyen dış güçler miydi? Memleketi bu hale getirmek için bugüne değin dikte aldığın dış güçleri açıklayacak mısın? Yeni emirleri Katar’dan mı alacaksın?”
– Ankara