14:02 - Şehit polisin kahramanlığı katliamı böyle önlemiş
14:02 - Tartıştığı kişiyi sokak ortasında vurdu
14:01 - Buraya kadar ahbap!
17:55 - Hobi olarak başladılar, talepleri yetiştiremiyorlar
17:55 - Çocuk parkında dehşete düşüren hayvana işkence kalıntıları
17:54 - Cezaevi firarileri yakalandı!
17:54 - Cani anneden kan donduran sözler: “Canım istedi öldürdüm”
11:44 - İyi Parti Çeşme İlçe Başkanı istifa etti
Hüyük çevresindeki toprağın çömlekçilik için fazla uygun olması nedeniyle yakın döneme değin ilçenin büyük çoğunluğu çömlekçilik ile uğraşıyorken bugün yalnızca İsmail sanatkâr ve iki oğlu bu mesleği sürdürüyor.
İsmail ustanın elinden meydana çıkan küp, su testisi, çiçek saksısı ve topraktan yapılmış farklı türlerdeki binlerce mahsul, 1982’den bu yana faaliyette olan çömlek atölyesinin bahçesinde satın alacak müşterilerini bekliyor.
Unutulmaya yüz tutan el sanatlarından çömlekçiliği atölyesinde sürdürmeye çalışan İsmail Arıkan, mesleğe başladığı yıllarda çömlekçiliğin Türkiye’nin sanayisi olduğunu söyledi.
O dönemde toprak ürünlerin jurnal yaşantının zaruretleri arasında yer aldığını gösteren İsmail Arıkan, “Toprak ürünler bir zamanların olmazsa olmazıydı. Şimdi pek bir zamana geldik fakat yeni tür, toprak ürünleri bilmiyor.” ifadelerini kullandı.
Toprağı su ile karıştırıp çamur haline dönüştürdükten sonra makinesinden geçirdiğini, el işçiliği ile son şekli verdiğini anlatan İsmail Arıkan, fırında 800 derecede pişirerek sağlamlaştırdıklarını ve suya dayanıklı ışık halkası getirdiklerini aktardı.
Yeni neslin mesleğe alaka göstermemesi nedeniyle birçok el sanatı gibi çömlekçiliğin de unutulmaya yüz tuttuğuna dikkati çeken İsmail Arıkan, “Türkiye’nin çoğu bölgesinde olduğu gibi Hüyük’te de çömlekçiliği genelde Ermeni ustalar yapıyordu ve Türklere öğretmek istemiyorlardı. Benim ustam, dar bir delikten aylarca Ermeni bir ustayı izleyerek bu işi öğrenmiş. Bu sanata başladığımda haftalık veya aylık ücret almıyordum. Jurnal bir çamur hakkım vardı. Ondan bir mahsul çıkarırsam harçlık var, çıkaramazsam o da yoktu.” dedi.
“Toprak tencerede pişen yemek, tarlaya ya da başka bir eve toprak kaplarda taşınırdı. Yoğurt toprak tencerede yapılırdı. Turşu, toprak küplere kurulurdu. Tarhana, un, bal, yağ, bulgur ve buğday toprak küplerde saklanırdı. İstanbul’da ve birçok şehirde şebeke suyu toprak borularda dağıtılırdı. Eskinin olmazsa olmaz mesleğiydi çömlekçilik ama derhal değil elde etmek üzere.” diye konuştu.