Selen KALDIRIM/ email protected
Kurban geldi çattı. Günümüzde bayram heyecanını hala kaybetmediğimizi bakmak için gözümüz bir gelenek görenek; örf adet aramıyor yok. Neyse ancak tezek kokularıyla olsun, bayram indirimleri veya memlekete yapılacak ziyaretlerin planlarıyla olsun; o bayram coşkusu canlı canlı duruyor. Peki Osmanlı ’da yaşanan Kurban bayramının adetleri nelerdi? Bayram öncesi ve sonrası nasıl bir acele yaşanırdı? Padişaha özel hazırlanan koçları duymuş muydunuz? O süre devam edelim…
BAYRAM TEMBİHNAMESİ
Osmanlı ’da Kurban bayramı dendi mi hazırlıklar Arife gününden yok, az kalsın bir yıl öncesinden başlardı. Evet evet, tam bir yıl bayram hazırlığı yapılırdı. Bilhassa kesilecek kurbanların bakımı için uzun süreli bir bakım söz konusuydu. Birincil ilk önce Osmanlı tebaasına bayramın doğrusuyla yanlışıyla bütün yönleri anlatılır, en ince ayrıntısına değin ahali bilgilendirilirdi.
Padişah Tembihname ’si Osmanlı topraklarında yaşamış bütün haneye girer, hazırlıklar bu duyuru doğrultusunda yapılırdı. Bayram temizliği, kurbanlığın alımı, zekatı ve kesiminde uyarı edilecekler tek tek bildirilirdi. Bayramlarda toplum ahlakını bozmayacak şekilde nasıl hareket edileceğine ve görevlilerin bunu nasıl sağlayacağına işaret edilirdi. Çeşmeler, sokaklar, konaklar elden geçirilir, yalnızca haneler değil, çarşı pazar da gerektiği gibi bayrama hazırlanırdı. Borcu olanın borç defteri silinir (zimem defteri), zengin, fakirin açığını kapatırdı.
BAYRAM TOP ATIŞIYLA MÜJDELENİRDİ
Osmanlı döneminde Kurban Bayramı sevinci, Arife günü atılan top atışlarıyla başlar, son günün ikindi zamanında atılan top atışlarıyla da biterdi. O atışlardan itibaren ahali nerede ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Camiler dolup taşar, uzunca dualar edilir, kapısı açık bırakılan evde büyük sofralarda kahvaltılar hazırlanırdı. Padişahlar namaz için Ayasofya ve 1617’den sonra da Sultan Ahmed Camilerinden birisini seçim edİyorlardı.
PADİŞAHA ÖZEL KOÇ: SAYA OCAĞI
Günümüzde kurbanlıklarda büyükbaş hayvan tercih edilirken, Osmanlı vaktinde çoğunlukla küçükbaş hayvan kesiliyordu. Devrin padişahı için “Saya Ocağı” adı verilen özel koçlar yetiştirilirdi. Padişaha sunulacak kurbanların beslenmesi, yetiştirilmesi ve kesimleriyle saya neferleri ilgileniyordu. Padişah, takriben 40 kurbanlığın bulunduğu yere gider ve kendisi için hususi olarak hazırlanan kurbanlardan birini seçerek büyük bir merasimle birincil kurbanı kendisi keserdi.Saraydaki kurban kesimi için özellikle Sakız koçu seçim edilirdi. Çünkü fazla daha nefis ve padişahın damağına yaraşır bir lezzeti vardı.
Kesilen kurbanların birçoğu öğrenciler için medreselere dağıtılırdı. Kalan öteki kısımları da ihtiyacı olan herkese dağıtılırdı.
ALNA KURBAN KANI SÜRMEK ADETTENDİ
Kurbanı keserken beline yeni ipek futa (önlük) kuşanan hane sahibine, özel olarak bileylenmiş bıçak verilirdi. Bir merasim biçiminde kesilen birincil kurbanın ardından hane sahibi konağa döner ve iki rekat şükür namazı kıldıktan daha sonra başlıca bayramlaşmaya geçilirdi. Ilk kesilen kurbanın kanından evin en küçük çocuğunun alnına sürülmesi ve postunun tekkeye yollanması adettendi.
POZITIF ETİN ZARARI İÇİN ‘TURUNÇ REÇELİ’
Kurban eti kendi aile efradına, fakirlere ve benzeyen-dosta dağıtmak üzere paylaştırılıyordu. Kurban bayramında bol miktarda tüketilen et, sindirim sistemini bozduğundan, vücudu dengelediği için hanelerde ‘Turunç Reçeli’ yapılırdı. Mideyi rahatlatması ve sağlığı koruması açısından önemliydi.
PADİŞAHIN HUZURUNA ÇIKACAKLAR TESPIT EDİLİRDİ
Kahvaltının ardındaki önce bayram ziyaretleri gerçekleşirdi. Herkes gitmesi gereken büyüğünü tanır, sayardı. Konu, komşu, mezarlık ziyaretleri şaşmazdı. Padişahın bayramını tebrik edecek olanların adları evvelden tesbit edilir, huzuruna çıkacak her isim sarayda yerini alırdı. Bayram dolayısıyla bütün şehirde olduğu gibi sarayda da çeşitli eğlenceler düzenlenir, oyunlar oynanırdı. Davul bu eğlencenin vazgeçilmezleri arasındaydı.